Ocak Ayı Dikkat Çeken Yargıtay Kararları
Yargıtay 3.HD, 2022/6874 E. 2022/8534 K. RG:32071 12/01/2023
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde yetkili icra dairesi tarafından başlatılmış takip olmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine dair kesin olarak verilen hükmün Adalet Bakanlığınca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı, işletme hakkına sahip olduğu Yavuz Sultan Selim Köprüsü ve çevre otoyolundan davalı adına kayıtlı 10 adet ticari aracın ödeme yapmadan geçtiğini, bedeli ödenmeyen geçiş ücretinin tahsili amacıyla Ankara 11. İcra Dairesinin 2018/9790 Esas sayılı dosyasında yapılan icra takibinin haksız itiraz nedeni ile durduğunu belirterek itirazın iptaline, takip konusu alacağın % 20′ sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, hesaplarının her zaman aktif ve geçiş ücretlerini karşılayacak yeterlilikte olduğunu, davacının geçiş ücretinin 4 katı tutarındaki miktarı tahsil etmek amacıyla icra takibi başlattığım, davacının iyi niyetli olarak hareket etmediğini, davacı şirketin kendi sistemindeki hatayı araştırıp, bu konuda çözüm üretmeden, banka ile iletişime geçip tahsilatları irdelemeden kusuru olmayan şirketten fahiş gecikme cezaları ile birlikte tahsil etmeye çalıştığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı borçlunun ikametgahının Avcılar olduğu ve ihlalli geçişten kaynaklanan para cezasına konu eylemin gerçekleştirildiği yerin İstanbul yargı çevresinde olduğu bu durumda, yetkili icra dairesi davalının ikametgahının bulunduğu Bakırköy ya da ihlalli geçişten kaynaklanan para cezasına konu eylemin gerçekleştiği yer olan İstanbul olduğu, davalının Ankara icra dairesinin yetkili olmadığına, yetkili icra dairesinin kendi seçimine göre de İstanbul icra dairesi olduğuna dair icra dairesinin yetkisine yapmış olduğu itirazın usul ve yasaya uygun olduğu, Ankara icra dairesinin yetkili olmadığı ve ortada geçerli bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine, karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 15/09/2022 tarihli yazısında; davacı şirketin takip tarihi itibarıyla ticaret sicil kayıtlarında yer alan adresinin Ankara olduğu ve takip yeri hususunda da tercih hakkını bu yönde kullandığı, yetkiye dair itirazların ancak takip başladığı andaki duruma göre değerlendirilebileceği, öte yandan mahkemenin yetkisinin de icra dairesinin yetkisi ile bağlantılı bulunduğu gözetilip uyuşmazlığın çözümünde Ankara mahkemelerinin yetkili olduğu yönünde karşı yetkisizlik kararı verilmekle dosyanın merci tayinine gönderilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Dava, davalının maliki olduğu aracın davacının işletmekte olduğu otoyoldan ihlalli geçişi nedeniyle geçiş ücreti ve ceza bedelinin tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, icra dairesinin yetkili olup olmadığı ve itirazın iptali davasında mahkemenin yetkisinin icra dairesi ile bağlı olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İtirazın iptali davasında usulüne uygun olarak başlatılmış ve itirazla durmuş bir takibin varlığı dava şartı olup, 6100 sayılı HMK’nın 115. maddesi uyarınca dava şartının varlığı yargılamanın her aşamasında mahkemece re’sen gözetilmelidir.
İtirazın iptali davasını gören mahkemenin, icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı öncelikle incelemesi gerekir. Mahkemenin yetkisine yönelik bir itirazın var olup olmaması, bu sonuca etkili değildir. Eş söyleyişle, itirazın iptali davasında, mahkemenin yetkisine itiraz edilmiş olsun veya olmasın, mahkeme öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı inceleyerek kesin olarak sonuçlandırmalıdır (HGK’nın 28.03.2001 gün ve 2001/19-267 E. 2001/311 K.; 20.03.2002 gün ve 2002/13-241 E., 2002/208 K.).
Kaldı ki itirazın iptali davasını görme yetkisi, takibin yapıldığı yer mahkemesine aittir. O nedenle, mahkemenin, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazı incelemesi doğaldır. Bu yetki itirazının incelenmesi sonucunda, mahkeme, kendisinin yetkili olup olmadığını da belirlemiş olacaktır. (Üstündağ, S: İcra Hukukunun Esasları, İstanbul 1995, 6. Bası, s. 101-102)” (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27.11.2013 gün ve 2013/13-372 E., 2013/1606 K. sayılı kararı)
İlamsız bir takipte yetkili icra dairesi de İİK 50. maddesinin yollaması ile HMK genel hükümlerine göre belirlenecektir. HMK’nın 6. maddesine göre genel yetkili İcra dairesi, davalı gerçek veya tüzel kişinin takibin yapıldığı tarihteki yerleşim yeri icra dairesidir. Aynı yasanın “sözleşmelerden doğan davalarda yetki” başlıklı 10. maddesinde; sözleşmeden doğan davaların sözleşmenin ifa edileceği yer mahkemesinde de açılabileceği hüküm altına alınmış olup, bu sebeple sözleşmeden doğan para borcunun tahsili için başlatılan takipte, sözleşmenin ifa edileceği yer icra dairesi de yetkili kılınmıştır. Takibin konusu sözleşmeden kaynaklı para borcu olduğunda, davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6098 sayılı TBK 89. maddesine göre, aksi kararlaştırılmadıkça para borçları alacaklının ödeme zamanındaki yerleşim yerinde ifa edilecektir.
Yetki itirazının incelemesi neticesi mahkeme yetkili olduğuna karar verirse borçlunun icra dairesine yapmış olduğu yetki itirazının reddine karar verilecektir. Mahkeme yapmış olduğu inceleme neticesi takip yapılan icra dairesinin yetkili olmadığına kanaat getirir ise “Yetkili icra dairesinde yapılmış geçerli bir takip olmadığından davanın reddine” karar verecektir. (06.10.2004 tarih E:2004/19-410 K:2004/471 karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararı)
Somut olayda, davanın İİK’nun 67. maddesine göre açılan itirazın iptali davası olduğu, dava konusu borcun para borcu olduğu, davacının icra takibinin yapıldığı tarihte yerleşim yerinin Ankara olduğu, İİK m.50 gereğince yetkili icra dairesinde icra takibine başlandığı, itirazın iptali davasında da yetkili mahkemenin yetkili icra dairesinin bulunduğu yer mahkemesi olan Ankara mahkemeleri olduğu, ancak davanın açıldığı Ankara 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından yetkisizlik kararının verildiği ve dosyanın yetkisizlikle gönderildiği Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince de Ankara icra dairesinin yetkili olmadığı ve ortada geçerli bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle davanın usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
O halde dosyanın yetkisizlikle gönderildiği Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesince, itirazın iptali davasında öncelikle icra dairesinin yetkisinin belirleneceği, dava konusu borcun para borcu olduğu, takibin açıldığı tarih itibariyle Ankara icra dairesinin yetkili olduğu değerlendirilerek karşı yetkisizlik karan verilmekle dosyanın merci tayinine gönderilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından Adalet Bakanlığının bu yöne ilişen kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 07.11.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Yargıtay 4. HD, 2021/26777 E. 2022/11236 K. RG:32083 24/01/2023
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozma yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü.
Davacı vekili, davacıya ait araca, davalıların maliki ve sürücüsü oldukları aracın çarpması sonucunda araçta hasar meydana geldiğini belirterek, araçta meydana gelen maddi hasar, araç değer kaybı ve araç mahrumiyet bedelinin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Denizli 5. Asliye Hukuk Mahkemesinin 19/06/2020 tarih, 2019/98 Esas, 2020/113 Karar sayılı ilamında; toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile 5.270,00-TL hasar bedeli alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, ikame araç kiralandığına dair belge sunulamadığı ve aracın önceden hasarı bulunduğu gerekçesiyle değer kaybı ile araç mahrumiyeti bedeli talebinin reddine karar verilmiş, hükmün Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü tarafından HMK’nın 363. maddesi gereğince kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve değer kaybı talebi yönünden verilen hükmün usul ve yasaya uygun olmasına göre Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan yerinde görülmeyen sair, kanun yararına temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, meydana gelen kazada davacıya ait aracın hasarlandığım, aracın onarım süresince aracından mahrum kaldığını açıklayıp diğer taleplerinin yanında araç mahrumiyet bedelinin de tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Kural olarak haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında gerçek zarar ilkesi geçerlidir. Zarar gören ancak haksız fiil sebebiyle uğradığı gerçek zararını haksız fiil sorumlularından isteyebilir. Olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 50’nci maddesinin ikinci fıkrası uyarınca davacı tarafından araç kiraladığına dair belge veya ödeme belgeleri sunulmasa da hakim zararı belirleyebilir. Bu durumda mahkemece, davacı aracında oluşan hasarın niteliğine göre makul tamir süresinin belirlenmesi, ihtiyaçları için aracı kullanamamaktan doğan ve bu süre içinde davacının (ikame araç) ödemesi gereken bedelin ne olacağı konularında alınan bilirkişi raporuna göre davacının araç mahrumiyet bedeli talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davacının bu talebini objektif kriter ve delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Sonuç: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün kanun yararına temyiz itirazlarının reddine, (2) nota bentte açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’nün kanun yararına temyiz itirazlarının, kabulüyle 6100 sayılı HMK’nın 363. maddesi uyarınca hükmün, hukuki sonuçlarına etkili olmamak kaydı ile KANUN YARARINA BOZULMASINA, bozma kararının bir örneğinin Resmi Gazete’de yayınlanmak üzere Adalet Bakanlığına gönderilmesine 29/09/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.