Mayıs Ayı Dikkat Çeken Yargıtay Kararları
Yargıtay 4. H.D. Kararı 2023/7105 E. ve 2023/11538 K. RG:32552 21.05.2024 sayılı ilamı;
Taraflar arasında, İlk Derece Mahkemesinde görülen kasko sigorta poliçesinde yer alan hukuksal koruma klozuna dayalı tazminat davasında davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; dava dışı sigorta şirketine zorunlu mali sorumluluk sigortası ile sigortalı olan araç ile müvekkiline ait aracın 13.04.2021 tarihinde trafik kazasına karıştığını, müvekkili tarafından araçta meydana gelen değer kaybının tazmini için diğer aracın zorunlu mali sorumluluk sigortacısına karşı Denizli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2021/924 Esas sayılı dosyası ile tazminat davası açıldığını, müvekkili tarafından bu davanın açılabilmesi için Avukatlık Kanunu’nun 164 üncü
maddesi geregince vekalet ücreti ödendiğini, müvekkilinin aracının davalı nezdinde genişletilmiş kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu ve poliçeye hukuksal koruma sigortasının da dahil olduğunu, davalıya başvuru yapılmasına rağmen poliçe gereğince ödenmesi gereken miktarın ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin talep hakkı saklı kalmak üzere 1.400 TL vekalet ücretinin temerrüt tarihinden
itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini, ayrıca davadan önce arabuluculuk sürecinde de müvekkili vekil ile temsil edildiğinden arabuluculuk aşamasındaki vekalet ücreti olan 1.560 TL’nin de davalıdan tahsilini talep etmistir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğunu, sigorta poliçesinde yer alan “Hukuksal Koruma Teminatı Koluzu”na göre müvekkilinin en fazla 1.000 TL ödemekle yükümlü olduğunu, davacı vekili vekalet ücreti, danışmanlık ücreti ve dilekçe yazım ücreti talep etmekte ise de bir dava için ayrı ayrı ücret talep edilmesinin mevzuata aykırı olduğunu, yine sigorta poliçesinde yer alan “2. Muafiyet Uygulamaları” başlıklı maddenin son fıkrasına göre ödenecek bedelden %10 indirim uygulanması gerektiğini, davacı vekili tarafından yapıldığı iddia edilen harcamaya ilişkin makbuz veya belge sunulmadığını, davacının ödemeyi ispat edemediğini, müvekkilinin temerrüde düşürülmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESI KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile düzenlenen kasko poliçesine göre davacının aracının kullanım şeklinin kamyonet olması nedeniyle aracın ticari bir araç olduğu kanaatine varıldığı, poliçe incelendiğinde Hukuksal Koruma Klozu limitinin 5.000 TL olduğu, dosyanın uzmanlık gerektirecek teknik bilgi içermemesi, asgari ücret tarifesi ve poliçede yer alan şartların açık olması, usul ekonomisi geregince bilirkişi incelemesine gerek görülmediği, talebin poliçe teminatı içerisinde olduğu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 1427 ve 1446 ncı maddeleri gereğince sigortacısının ihbar tarihinden itibaren 45 gün sonrasında temerrüde düstüğü, bu nedenle 01.02.2022 tarihinden itibaren faize hükmedildiği, aracın ticari araç olması nedeniyle avans faizi uygulandığı, her ne kadar arabulucuk aşamasındaki vekalet ücretinin de davalıdan tahsili talep edilmiş ise de mahkemece hükmedilen vekalet ücretinin arabuluculuk aşamasındaki vekalet ücretini zaten kapsadığı, bu nedenle davacı lehine arabuluculuk aşamasındaki vekalet ücreti takdir edilmediği gerekçesiyle davanın kabulüne, 1.400 TL’nin temerrüt tarihi olan 01.02.2022 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
IV. KANUN YARARINA TEMYiZ
A. Kanun Yararına Temyiz Yoluna Başvuran
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
Adalet Bakanlığı, davacının aracının gerek poliçede ve gerekse de tescil evrakında kullanım amacının “hususi” olarak gösterildiği ve bu nedenle tüketici uyuşmazlığı mahiyetindeki eldeki uyusmazlığın çözümünde tüketici mahkemelerinin görevli olacağı gözetilip mahkemece davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmis olmasının
dogru olmadığı, bu yapılırken de talebin 1.400 TL dava vekalet ücreti ve 1.560 TL arabuluculuk vekalet ücreti olmasına ve karar gerekçesinde arabuluculuk vekalet ücreti isteminin kabul edilmediği belirtilmiş olmasına rağmen gerekçe ve hüküm arasında çelişki oluşturacak şekilde davanın tamamının kabulüne karar verilmiş olmasının da usul ve yasaya aykırı bulunduğunu ileri sürerek kararın kanun yararına bozulması istemi ile kanun yararına temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyusmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyusmazlık, taraflar arasında düzenlenen kasko sigorta poliçesinde yer alan hukuksal koruma teminatı nedeniyle davacı tarafından ödenen vekalet ücretinin tazmini istemine ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 363 üncü maddesi, 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un (6502 sayılı Kanun) 2, 3 ve 73 üncü maddeleri.
3. Değerlendirme
28.11.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan ve 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 2 nci maddesinde kanunun kapsamı “Bu Kanunun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar” seklinde açıklanmıştır. Kanun’un “Tanımlar” başlıklı 3 üncü maddesinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı Kanun’un 73 üncü maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır.
Taraflar arasında akdi bir ilişki olup, davalının sorumluluğunun kaynağı davacıyla yaptığı kasko sigorta sözleşmesine aykırılıktır. Gerek sigorta poliçesine gerekse aracın tescil evrakına göre sigortalı
aracın hususi kullanımda olduğu görülmektedir.
Görev, kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınmalıdır.
Davalı iirket ile davacı arasındaki ilişki 6502 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrası kapsamında kalan tüketici işlemlerinden kaynaklanmaktadır. Bu nedenle davacının açtığı tazminat davasında Tüketici Mahkemesi’nin görevli olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı olduğu biçimde hüküm tesisi doğru görülmemiştir. Açıklanan nedenle kararın sonucuna etkili olmamak üzere kanun yararına bozulması gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Adalet Bakanlığı’nın 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına
temyiz isteminin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,
Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,
30.10.2023 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Yargıtay 9. H.D. Kararı 2024/5139 E. ve 2024/6725 K. RG:332559 28.05.2024 sayılı ilamı;
Taraflar arasında, İlk Derece Mahkemesinde görülen alacak davasında davanın kabulüne karar verilmiştir.
İlk Derece Mahkemesince kesin olarak verilen kararın kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiş olmakla; Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra
dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının toplum yararına çalışma projesi kapsamında …. İl Göç İdaresi Müdürlüğü bünyesinde 08.03.2019-27.08.2019 tarihleri arasında asgari ücret ile çalıstığını, iş sözleşmesinin program süresinin bitmesi gerekçe gösterilerek sonlandırıldığını, davalı Kurumda isçi olarak çalışan davacının ilave tediye almaya hak kazandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak kaydıyla 2.053,00 TL ilave tediye alacağının fesih tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının Toplum Yararına Program Taahhütnamesi ile program süresi boyunca asgari ücretle çalıstıgını, …. Il Göç Idaresi Genel Müdürlügü tarafından Taahhütname’nin tüm sartlarının yerine getirildigini ve davacının tüm ücret ve alacaklarının ödendigini, davalı Kurumun kadrolu isçisi olmayan davacının ilave tediye almaya hak kazanamayacagını, aksi durumun esitlik ilkesine de aykırı oldugunu, talep edilen faiz oranına da itiraz ettiklerini, ilave tediye alacagına yasal faiz uygulanması gerektigini ve zamanasımı definde bulunduklarını belirterek davanın reddini İstemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
1.İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararı ile; davacının 08.03.2019-27.08.2019 tarihleri arasında toplum yararına çalışma projesi kapsamında …. İl Göç İdaresi Müdürlüğü bünyesinde asgari ücretle işçi olarak çalıştığı, davalı Kurumun 6772 sayılı Devlet ve Ona Bağlı Müesseselerde Çalışan İşçilere İlave Tediye Yapılması ve 6452 Sayılı Kanunla 6212 Sayılı Kanunun 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun kapsamında olduğu, alacağın zamanaşımına uğramadığı ve davacının hak kazanabileceği ilave tediye alacağının 2.089,71 TL olarak hesaplandığı belirtilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
2. İlk Derece Mahkemesi kararı kesin olarak verilmiştir.
IV. KANUN YARARINA TEMYİZ
A. Kanun Yararına Temyiz Yoluna Başvuran
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararının kanun yararına temyizen incelenmesi Adalet Bakanlığı tarafından istenilmiştir.
B. Temyiz Sebepleri
Adalet Bakanlığı; davalıya ait işyerinde toplum yararına çalışma projesi kapsamında çalışan davacının açtığı davada, ödenmeyen ilave tediye alacağının tahsiline karar verilmesinin talep edildiği, Mahkemece dilekçelerin karşılıklı verilmesi beklenmeden, usulüne uygun şekilde ön inceleme yapılmadan, deliller toplanmadan, hiçbir ivedilik ve zaruret olmadığı halde dosya üzerinden ara karar kurularak tensip tutanağı ile bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verilerek ispat ve savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle tensip zaptı sonrası açılan ilk duruşmada davanın sonuçlandırılmasının, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 36 ncı maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (6100 sayılı Kanun) 27, 137, 138, 139, 140 ve 320 nci maddelerine aykırı olduğunu belirterek kanun yararına temyiz yoluna başvurmuştur.
C. Gerekçe
1. Uyuşmazlık ve Hukuki Nitelendirme
Uyuşmazlık, davalının hukuki dinlenilme hakkının kısıtlanıp kısıtlanmadığına ilişkindir.
2. İlgili Hukuk
1. 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlar ile istinaf incelemesinden geçmeden kesinleşmiş bulunan kararlarına karşı, yürürlükteki hukuka aykırı bulunduğu ileri sürülerek Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına temyiz yoluna başvurulur.
2. Temyiz talebi Yargıtayca yerinde görüldüğü takdirde, 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca karar kanun yararına bozulur ve bu bozma, kararın hukuki sonuçlarını ortadan kaldırmaz.
3. Anayasa’nın “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36 ncı maddesinin birinci fıkrası şöyledir:
“Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya
davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”
4. 6100 sayılı Kanun’un “Hukuki dinlenilme hakkı” kenar başlıklı 27 nci maddesi şöyledir:
“(1) Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.
(2) Bu hak;
a) Yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,
b) Açıklama ve ispat hakkını,
c) Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini, içerir.”
5. 6100 sayılı Kanun’un “Ön incelemenin kapsamı” kenar başlıklı 137 nci maddesi şöyledir:
“(1) Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir.
(2) Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez.”
6. 6100 sayılı Kanun’un “Dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar” kenar başlıklı 138 inci maddesine göre “Mahkeme, Öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verir; gerektiği takdirde kararım vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebilir.”
7. 6100 sayılı Kanun’un “Ön inceleme duruşmasına davet” kenar başlıklı 139 uncu maddesi şöyledir:
“(1) Mahkeme, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ve yukarıdaki maddelerde belirtilen incelemeyi tamamladıktan sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirir. (Değişik cümle: 22/7/2020-7251/13 md.) Çıkarılacak davetiyede aşağıdaki hususlar ihtar edilir:
a) Duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar.
b) Tarafların sulh için gerekli hazırlığı yapmaları.
c) Duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek islemesi durumunda gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği.
ç) Davetiyenin tebliğinden itibaren iki haftalık kesin süre içinde tarafların dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları, bu hususların verilen süre içinde yerine getirilmemesi hâlinde o delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği.”
8.6100 sayılı Kanun’un “Ön inceleme duruşması” kenar başlıklı 140 ıncı maddesi de şöyledir:
” (1) Hâkim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder.
(2) Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulh ve arabuluculuğun esasları, süreci ve hukuki sonuçları hakkında aydınlatarak sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder.
(3) Ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
(4) Ön inceleme tek duruşmada tamamlanır. Zorunlu olan hâllerde bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin edilir.
(5) (Değişik:22/7/2020-725J/J4 md.) 139 uncu madde uyarınca yapılan ihtara rağmen dilekçelerinde gösterdikleri belgeleri sunmayan veya belgelerin getirtilmesi için gerekli açıklamayı yapmayan tarafın bu delillere dayanmaktan vazgeçmiş sayılmasına karar verilir.”
9. 6100 sayılı Kanun’un “Basit Yargılama Usulü” başlıklı altıncı kısmının “Ön inceleme ve tahkikat” kenar başlıklı 320 nci maddesi şöyledir;
“(1) Mahkeme, mümkün olan hâllerde tarafları duruşmaya davet etmeden dosya üzerinden karar verir.
(2) Daha önce karar verilemeyen hâllerde mahkeme, ilk duruşmada dava şartları ve ilk itirazlarla hak düşürücü süre ve zamanaşımı hakkında tarafları dinler; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hâkim, tarafları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder. Tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanağa yazılır; tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür.
(3) Mahkeme, tarafların dinlenmesi, delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemlerinin yapılmasını yukarıdaki fıkrada belirtilen duruşma hariç, iki duruşmada tamamlar. Duruşmalar arasındaki süre bir aydan daha uzun olamaz. İşin niteliği gereği bilirkişi incelemesinin uzaması, istinabe yoluyla tahkikat işlemlerinin yürütülmesi gibi zorunlu hâllerde, hâkim gerekçesini belirterek bir aydan sonrası için de duruşma günü belirleyebilir ve ikiden fazla duruşma yapabilir.
(4) Basit yargılama usulüne tabi davalarda, işlemden kaldırılmasına karar verilmiş olan dosya, yenilenmesinden sonra takipsiz bırakılırsa, dava açılmamış sayılır. ”
10. 6100 sayılı Kanun’un “Hükmün kapsamı” kenar başlıklı 297 nci maddesinin ilgili bölümü şöyledir:
“(1) Hüküm ‘Türk Milleti Adına’ verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar:
…..
c) Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri.
….”
3. Değerlendirme
1. 6100 sayılı Kanun’un 27 nci maddesinde yer bulan hukuki dinlenilme hakkı gereğince davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi haklan ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup bu hak, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkım, mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içermektedir.
2. Mahkeme, iki tarafa eşit şekilde hukuki dinlenilme hakkı tanıyarak hükmünü vermelidir. Anayasa’nın 36 ncı maddesinde ve Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi’nin 6 ncı maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkı içinde teminat altına alınmıştır. Bu hakka, tarafın hakime meramını anlatma hakkı ya da iddia ve savunma hakkı da denilmektedir. Ancak, hukuki dinlenilme hakkı, bu ifadeleri de kapsayan daha geniş bir anlama sahiptir. Bu hak çerçevesinde, tarafların gerek yargı organlarınca gerekse karşı tarafça yapılan işlemler konusunda bilgilendirilmeleri zorunludur. Kişinin kendisinden habersiz yargılama yapılarak karar verilmesi, kural olarak mümkün değildir.
3. Bu kapsamda hukuki dinlenilme hakkının, bilgilenme/bilgilendirme, açıklama yapma, yargı organlarınca dikkate alınma ve kararların gerekçeli olması gibi hususları içerdiği açıktır. Bilgilenme hakkı, yargılamanın içeriğine dair tam bir bilgi sahibi olmanın yanında gerek karşı tarafın gerekse de yargı organlarının dosya içeriğine yapmış oldukları işlemleri öğrenmelerini kapsar. Bilgilenme/bilgilendirme hakkının etkin biçimde kullanılabilmesi için gönderilecek tebligat ve davetiyelerde kanunda öngörülmüş şekil şartlarına sıkı sıkıya uyulması gerekmektedir. Ayrıca bu hak sadece davanın başındaki iddia ve savunmalar açısından değil yargılamanın her aşamasında dikkate alınmalıdır. Bu kapsamda devam eden bir yargılamada, tarafların açıklamaları için bilgilendirme yeterli olmayıp yargılamada yer alan diğer kişilerin (tanık, bilirkişi gibi) açıklamaları açısından da önemlidir. Bilgilenme hakkının usulüne uygun kullanımı ile tarafların haklarında Öğrendikleri isnat ve iddialara karşı beyanda bulunabilme, davaya yönelik bilgi ve belge verebilme yani açıklama yapma hakkı da hukuki güvenceye bağlanmaktadır. Böylece davanın her iki tarafına eşit şekilde açıklama yapma hakkı tanınması ile adaletin görünür kılınması sağlanacaktır. Açıklamada bulunma hakkı, tarafların, yazılı veya sözlü şekilde iddia ve savunmalara karşı itirazda bulunabilme, davaya ilişkin beyanda bulunmalarım sağlar.
4.7036 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 7 nci maddesinin birinci fıkrası uyarınca basit yargılama usulüne tabi olan ilave tediye alacağının tahsili İstemli somut davada; İlk Derece Mahkemesince, 13.12.2023 tarihli “Ön İncelemeye Hazırlık Tensip Tutanağı”nın (22) numaralı ara kararında; davacının Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarının getirtilmesine ilişkin (19) numaralı, davalı Şirkete müzekkere yazılarak davacının şahsi sicil dosyasının, puantaj kayıtlarının, bordroların ve işe giriş çıkış kayıtlarının istenmesine ilişkin (20) numaralı ve Türkiye İş Kurumuna müzekkere yazılarak davacıya ait tüm kayıtların istenmesine ilişkin (21) numaralı ara kararlar yerine getirildiğinde dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verilmiştir.
5. Tensip zaptı ile birlikte dava dilekçesi ve duruşma gününün davalı vekiline 19.12.2023 tarihinde tebliğ edildiği görülmektedir. Ancak İlk Derece Mahkemesince davalının cevap süresinin dolması beklenmeden dosya bilirkişiye verilmiş ve 20.12.2023 havale tarihli bilirkişi raporu ile dava konusu ilave tediye alacağının miktarı hesaplanmıştır. Bilirkişi raporu aldırıldıktan sonra davalı vekilince, yasal süresinde olmak üzere 29.12.2023 tarihinde davaya cevap dilekçesi sunulmuştur. Bilirkişi raporu davalı vekiline 26.12.2023 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı vekilince 04.01.2024 tarihinde bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi sunulmuştur.
6. İlk Derece Mahkemesince 23.01.2024 tarihinde yapılan ilk duruşmada; dava ve cevap dilekçelerinin sunulduğu, bilirkişi raporunun aldırıldığı belirtilmiş, ardından ilk itirazların değerlendirildiği ve bu konuda verilecek bir kararın bulunmadığı belirlendikten sonra tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda uyuşmazlığın tespitine geçilmiştir. Uyuşmazlık belirlendikten sonra ön inceleme aşamasının sona erdiği belirtilerek duruşmada hazır bulunan davacı vekilinin imzası alınıp tahkikat aşamasına geçilmiştir. Tahkikat aşamasına geçildikten sonra da daha önce aldırılan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
7. 6100 sayılı Kanun’un 320 nci maddesinin gerekçesinin ilgili bölümü şöyledir;
“….
İkinci fıkrada, yazılı yargılama usulünde yer alan ön inceleme aşamasının yerine geçecek olan, ilk duruşmada nelerin yapılacağı belirtilmiştir. Basit yargılama usulünde ilk duruşma, yazılı yargılamadaki ön inceleme aşamasının yerini almıştır. Bu duruşmada, daha önce dosya üzerinden karar verilmemişse, usule ilişkin (dava şartları ve ilk itirazlarla ilgili) hususlarla hak düşürücü ve zamanaşımı sürelerine ilişkin hususlarda tarafların dinlenmesi; daha sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti yapılacaktır. Uyuşmazlık konularının tespit edilmesinden sonra hâkim, tarafları sulhe yahut arabuluculuğa teşvik edecek, tarafların sulh olup olmadıkları, sulh olmadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların neler olduğu tutanağa yazılacak ve tutanağın altı hazır bulunan taraflarca imzalanacaktır. Tahkikat, bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülecektir.
….”
8. Belirtmek gerekir ki 6100 sayılı Kanun’un 320 nci maddesinde basit yargılama usulüne tabi davaların kısa sürede tamamlanmasını sağlamak amacıyla birtakım farklı düzenlemelere yer verilmiş olması, Kanun’da yer alan diğer düzenlemelerin göz ardı edilebileceği anlamına gelmez. Zira somut uyuşmazlık bakımından henüz dilekçelerin sunulması aşaması tamamlanmadan ve tahkikata esas ilk duruşma (ön inceleme duruşması) yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek dosyanın bilirkişiye verilmesi, Anayasa’nın 36 ncı maddesinde yer alan adil yargılanma hakkı ile 6100 sayılı Kanun’un 27 nci maddesinde yer alan hukuki dinlenilme hakkı kapsamındaki savunma ve ispat hakkının ihlaline sebep olmuştur. Ayrıca davalı tarafça cevap dilekçesi sunulmasına rağmen, İlk Derece Mahkemesi gerekçeli kararında davalının davaya cevap vermediğinin yazılmış olması da 6100 sayılı Kanun’un 297 nci maddesinin birinci fıkrasının (c) bendine aykırı olup gerekçeli karar hakkının ihlali mahiyetindedir.
9. Kanun yararına temyiz istemi belirtilen gerekçelerle yerinde bulunduğundan, İlk Derece Mahkemesi kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.
V. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Adalet Bakanlığının 6100 sayılı Kanun’un 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz isteminin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA,
Dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına gönderilmesine,
15.04.2024 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.