Anonim Şirketler Makale Serisi: Genel Kurul Yetkilerinin Sınırları
Yazar: Av. Deniz Nalbant
I. Giriş
Genel kurulun yetkileri çeşitli şekillerde sınırlanabilir, Türk Ticaret Kanunu(“TTK”) kapsamında öngörülen sınırlamalar ise 6 başlık altında toplanabilir ve şu şekildedir:
1. Kanunen Açık Yetki Verilmeyen Durumlar:
TTK uyarınca Genel Kurul, yalnızca esas sözleşmede kararlaştırılan hususlarda veya kanunun öngördüğü hallerde karar alabilir. Genel Kurul’a açıkça yetki verilmeyen kanun hükümleri ise, Kurulun yetki sınırlarını belirlemektedir. TTK M.340 uyarınca da, esas sözleşme ile getirilecek düzenlemeler yalnızca TTK’nın açıkça öngördüğü hususlar bakımından geçerli olacaktır
2. Yönetim Kurulu ve Bağımsız Denetçilere Özgü Yetkiler:
Genel Kurul, Yönetim Kurulu ve bağımsız denetçilere özgü tanınmış olan yetki kapsamına giren konularda karar alamaz. Örnek vermek gerekirse; TTK M.365 ve M.375 uyarınca ortaklığın yönetiminde ve dışarıya karşı temsilinde yetkili organ Yönetim Kuruludur.
Bunlara ek olarak, Yönetim Kurulunun devredilemez ve vazgeçilemez görev ve yetkilerinin sayıldığı TTK M.374’ün gerekçesinde Genel Kurulun yetkileri ile ilgili çeşitli tartışmalara yol açan ifadeler mevcuttur. Gerekçe;
“Bu madde, yönetim kurulunun işlevinin, yani yönetim hakkının sınırını çizmektedir. Şirketin işletme konusunun elde edilebilmesi için yapılması gerekli bütün iş ve işlemler yönetim kurulunun veya devir halinde- yönetimin yetkisindedir. Ancak, bunlardan kanunla veya esas sözleşme ile genel kurula bırakılanlar hariç tutulmuştur. Yönetim hakkının kapsamına giren bir iş ve/veya işlemin, esas sözleşme ile genel kurulca kullanılabilmesi için de bunun 375 inci maddede gösterilmiş devredilemez görev ve yetkiler içine girmemesi gerekir. Böylece, bu hüküm, bir anonim şirkette bütün yönetim yetkilerinin, bir üst kurul olması dolayısıyla genel kurula ait bulunduğu ve hatta ondan doğduğu, genel kurulun istediği görev ve yetkileri istediği anda yönetim kurulundan geri alabileceği yolundaki eskimiş anlayışa kapıları kapamıştır. Tasarı, organlar arasında işlevlerin ayrılığı ilkesini kabul etmiştir…”
şeklindedir. Yukarıdaki alıntının devamında gerekçe tarafından 3 konu öğreti ve mahkeme kararlarına bırakılmıştır. Bunlardan ilki; M.375’de zikredilmemiş olmak ile birlikte Genel Kurulun niteliği ile hiç bağdaşmayan, aksine yönetim kavramının kapsamında olan, örneğin olağan konulara ilişkin sözleşmelerin bağıtlanmasının esas sözleşme ile Genel Kurula bırakılıp bırakılamayacağıdır. İkincisi, Yönetim Kurulunun ve devredilmiş ise yönetim kararlarının, Genel Kurul onayına bağlanıp bağlanamayacağıdır. Üçüncüsü ise Yönetim Kurulunun sorumluluktan kaçınmak amacıyla kararlarını Genel Kurulun onayına sunup sunamayacağıdır.
Bu duruma ek olarak doktrine göre, Genel Kurula;
- Bu hususlar bakımından karar alınması,
- 375 anlamındaki yetkilerden danışma amacı ile Genel Kurula sunulması ve onaylattırılması mümkündür,
fakat bu durumun danışmasal karar/oylama olarak nitelendirileceği ve teknik anlamda bir “karar” alınmış olsa da yetki ve sorumluluğun Yönetim Kurulunda kalmaya devam edeceği belirtilmiştir[1]. Kısacası gerekçede bahsedilen “yönetimsel” faaliyetler ile ilgili olan hususlar bakımından karar alan organın Yönetim Kurulu olmadığı durumlarda bile YK’nın sorumluluğu bertaraf edilemeyecektir.
3. İmtiyazlı Paylar
TTK M.478 uyarınca, ilk esas sözleşme ile ya da esas sözleşme değişikliği ile bazı paylar lehine, diğer paylara oranla, ek ve üstün haklar sağlayan imtiyazlar tanınabilmektedir. TTK M. 454 uyarınca;
- Esas sözleşmenin değiştirilmesine ilişkin karar,
- Yönetim Kuruluna sermayenin arttırılması konusunda yetki verilmesine dair karar,
- Yönetim Kurulunun sermayenin arttırılmasına ilişkin kararı,
imtiyazlı pay sahiplerinin haklarını ihlal edecek nitelikte ise bu karar anılan pay sahiplerinin yapacakları özel bir toplantıda, alacakları bir kararla onanmadıkça uygulanamayacağı belirtilmiştir[2].
Bu toplantının gerekliliği, Yönetim Kurulu tarafından değerlendirilmektedir. Gerekli görülmesi halinde, TTK M. 454/2-1(c) uyarınca Yönetim Kurulu 1 ay içerisinde imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunu toplantıya çağırmalıdır. Yönetim Kurulu tarafından çağrıda bulunulmaması halinde, TTK M.454/2-2(c) uyarınca her imtiyazlı pay sahibi tarafından, Yönetim Kurulunun çağrı süresinin son gününden başlamak üzere 15 gün içinde, şirketin merkezinin bulunduğu yerdeki Asliye Ticaret Mahkemesinden imtiyazlı pay sahipleri özel kurulunun toplantıya çağırılması istenebilir.
Doktrin uyarınca, imtiyazlı pay sahiplerinin işbu konular hakkındaki onaylarına dair bir karar verinceye kadar geçecek süre boyunca, ilgili Genel Kurul kararı askıda hükümsüz sayılacaktır. Buna ek olarak, Genel Kurul sırasında imtiyazlı pay sahipleri tarafından TTK M. 454/3’teki yetersayılara[3] uygun biçimde olumlu oy kullanılmış ise ayrıca özel toplantı yapılmayacaktır.
Özel kurulun toplanması durumunda Ticaret Sicil Yönetmeliği (“TSY”) M.71/1(ç) uyarınca, alınan kararın noter onaylı örneği, ilgili Genel Kurul kararının tescil talebi ile birlikte sicile sunulmak zorundadır. Bu kararın sunulmaması Genel Kurul kararının tescilini engeller niteliktedir.
Özel kurulun toplanması ve kararların imtiyazlı pay sahipleri tarafından onaylanmaması durumunda ise, Yönetim Kurulu TTK. M.454/7 uyarınca özel kurulun onaylamama kararı aleyhine, karar tarihinden itibaren bir ay içinde Genel Kurulun söz konusu kararının pay sahiplerinin haklarını ihlal etmediği gerekçesi ile, bu kararın iptali ile Genel Kurul kararının tescili davasını, şirketin merkezinin bulunduğu yer Asliye Ticaret Mahkemesinde açabilmektedir.
4. Azınlık Hakları
Azınlık hakları, TTK uyarınca sermayenin belirli bir kısmını temsil eden pay sahiplerine tanınan bir haktır. Bu, kural olarak sermayenin onda biri, halka açık şirketlerde ise yirmide biridir[4]. Bunun yanı sıra TTK M.439/1 uyarınca, azınlık bakımından bu madde özelinde bir oran daha getirilmiştir. Madde kapsamında paylarının itibari değerinin toplamı en az bir milyon Türk Lirası olan pay sahipleri de bu madde anlamında azınlık olarak kabul edilmektedir[5].
TTK M.411 ve M.412 uyarınca, azınlık tarafından Genel Kurulun toplantıya çağırılması istenebilir veya TTK M.420 uyarınca finansal tablolarının müzakeresinin bir ay sonraya bırakılması talep edilebilir. Bunun yanı sıra TTK M.439 uyarınca;
- Genel Kurulun özel denetim istemini reddetmesi üzerine özel denetçi atanmasını mahkemeden talep etme[6],
- TTK M.486 uyarınca nama yazılı pay senedi bastırılıp dağıtılması,
- TTK M.531 uyarınca haklı sebebin varlığında mahkemeden şirketin feshini talep etme,
- TTK M.559 uyarınca sulh ve ibranın onaylanmasına engel olma,
hususları da azınlık hakları olarak sayılmaktadır.
5. Bireysel Haklar:
TTK’daki bazı haklar da pay sahiplerine bireysel olarak tanınmaktadır. Genel Kurul ise kural olarak[7] Kanunun tanıdığı bu tür bireysel hakları sınırlayamaz. Bu haklara, kural olarak her pay sahibi TTK M.425 uyarınca genel kurula katılma, TTK. M.427 uyarınca kendisini temsil ettirebilme, TTK M.434 uyarınca oy kullanma ve TTK M.437 uyarınca bilgi alma ve inceleme gibi haklara sahip olması örnek olarak gösterilebilir.
6. Üçüncü Kişilerin Hakları
Ortaklığa göre üçüncü kişi sayılanlara bazı haklar tanınabilir. Bu tanınan haklar, Genel Kurulca tek taraflı olarak ihlal edilemez. Buna örnek olarak, Yönetim Kurulu ile bir inşaat sözleşmesi yapan yüklenicinin bu işlemden doğan hakları onun rızası dışında Genel Kurulca kaldırılamayacağı veya sınırlandırılamayacağı gösterilebilir[8].
DİPNOTLAR
[1] Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku (Beta) 150-1.
[2] eTK döneminde imtiyazlı pay sahipleri esas sermaye artımlarında mutlak bir onay yetkisine sahipti, yeni TTK ise bu mutlak onay yetkisini kaldırmış, esas sözleşme değişikliklerini de kapsama dahil edip hakların zarar görmesi şartını eklemiştir.
[3] Özel kurul, imtiyazlı payları temsil eden sermayenin yüzde altmışının çoğunluğu ile toplanır ve toplantıda temsil edilen payların çoğunluğu ile karar alır.
[4] Dolayısıyla, bu oranlar çerçevesinde sermaye sahibi olan örneğin %10, %15 veya % 42’lik gibi oranlarda sermaye sahibi pay sahipleri azınlık pay sahibi olmakla birlikte %51’lik oranda sermaye sahibi pay sahibi çoğunluk ilkesi gereğince hakim ortak olarak değerlendirilmekte olup azınlık haklarını kullanamaz. Azınlık hakları, oran tek bir kişide sağlanıyor ise tek kişi tarafından, birden fazla paydaşın birleşimi ile sağlanıyor ise de birlikte kullanılmak zorundadır.
[5] Buradaki azınlık nominal bir azınlıktır. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise yalnızca bu değerin karşılanması değil aynı zamanda bunu elinde tutan pay sahibinin bu hakkı kullanmasını gerektiren bir durumda da olması gerekmektedir. Başka bir değişle bu pay sahibi genel kurulda oy çokluğuna sahip ise bu hakkı kullanmasında hukuki yarar yoktur. Bunun yanı sıra tek pay sahipli bir şirketin sermayesinin tamamı bir milyon Türk Lirası ise burada da yine somut anlamda bir azınlıktan söz edilemeyecektir. Bkz. Erol Ulusoy, Anonim Şirketlerde Bireysel ve Azınlık Pay Sahibi Hakları (Bilge Yayınevi, 2016) 69.
[6] TTK M.439 uyarınca dilekçe sahiplerinin zarara uğradıklarının kesin kanıtlarla ispatlamasına gerek yoktur. Bu durumun ikna edici bir şekilde ortaya konulması Yargıtay tarafından yeterli görülmüştür. Örneğin; Yargıtay 11. H.D.’nin 2000/5472 E. 2000/6335 K. sayılı 03.07.2000 tarihli kararı ve Yargıtay 11. H.D.’nin 2002/44 E. 2002/557 K. sayılı 28.01.2002 tarihli kararında özetle; “azınlık pay sahipleri tarafından özel denetçi tayinine ilişkin nedenlerin varlığının kesin bir biçimde kanıtlanmasının şart olmadığını ve özel denetçi tayinine ilişkin olarak öne sürülen vakıaları az çok doğrulayan delil ve emarelerin yeterli olduğu” belirtilmiştir.
[7] İstisnaya örnek TTK M.434/2 “birden fazla paya sahip olanlara tanınacak oy sayısı esas sözleşmeyle sınırlandırılabilir”.
[8] Bahtiyar (n 1) 153.